Geç anladım zamanın da yorulacağını ve saatlerin de
bir gün duracağını. "Günaydın" denildiğinde karanlıklarla
savaşılmayacağını, 'iyi uykular' denildiğinde
güneşin aranmayacağını...
Kimbilir belki yanlış bir yerden başlamıştı hayat, ama
doğmakla anlaşılmaz ki hayatın değeri. O müthiş kavuşmasını
görmeseydim bedenin toprakla, belki daha da anlamayacaktım
hayatın önemini...
Yüreğimin tozunu aldım dün gece. Tarihleri karaladım,
pusulamı kırdım, kitapları topladım, mektupları yırttım,
gemileri yaktım, çığlık çığlığa uzandı hayat kollarıma.
Gitme demiştim yüreğime, gitmemiş...
En güzel yerinde durdurdum şimdi, seyrediyorum eski filmi.
Baştan yazılabilir mi aynı senaryo, tekrar çekilebilir mi
aynı film, oyuncular hala aynı oyuncular mı? ...
Gitme demiştim yüreğime, gitmemiş bak...
Giden başka şeylermiş.... Yüreğimin tozunu aldım dün gece, orada sana ait
hiçbir şey kalmamış...
Şimdi yoksun,
İçimdeki istanbul'a yağmur yağıyor,
Islanıyorsun....
Üsküdar'da katibimi söylüyor bir kadın
Bir tramvay son seferine çıkıyor Kadıköy'de
bir rüzgar sonbaharı denize döküyor sokaklardan
eskimiş hatıralarla hazin hazin...
şimdi ıslanmış bir martı gibisin gecelerde
altın mavisinde denizin...
Tıpkı bir çocuk gibi masumca , umarsızca bir adım sonrasını
Hayat her solukta sevgidir,bir bebeği dünyaya getirirken
onu sadece bir bebek diye sevmek değil
dünyaya gelişindeki manayı da bilmektir aslolan
Bir çiçeği kokusuyla güzelliğiyle değil
İnsanda uyandırdığı duygularla sevmektir
Hani ana sevgisi vardır ya ta içerlerimize islemiştir
Anadır bizi sevendir sevmemiz gerekendir
Ama aslolan anayı insan gibi sevmektir
Bakışlarındaki derinliği gözlerindeki
hani o yılları taşımış , iyiyi güzeli, acıyı kederi ne varsa
O gözlerindeki hikayeyi sevmektir, her solukta sevgi
Hani çocukluk hayalleri vardır
iste her solukta sevgi kurduğumuz bu hayalleri
her anışımızda aynı heyecanı duyabilmektir
Bir de yar sevmek vardır hani asırlardır
Her an her dakika bir yerlerde birileri gözyaşı döker
Gönül birini sevmiştir hep onun adı , onun varlığı
onun gül kokusu, Her solukta bilmeden, bir an ağlarken
bir dakika sonra gülebilmeyi, bizi bizden alıp götüren
elimizde tek kalan soluğumuz dahi olsa
var olana kanaatle yaşamaktır her solukta sevgi
ta ki ölüm gelip bir yerlerde bir anda kapımızı çalana dek
O an bile ölümü bize geldiği bizi seçtiği ve yaşanan her anın
en hayırlısı olduğunu bilerek kucak açmaktır
boyun eğmektir yaradana her solukta gül kokan sevgi
en güçlü tabularımızı yıkan bizi başka biri yapan
Sınırsızlığı tattığımız o ateşi sevmektir her solukta sevgi
Hayatı yaşadıklarımızla tartarak değil yaşayacaklarımızla
bize bahşedilen soluğumuzla her anı bir ömür gibi yasamaktır
Kan rengi, kıpkırmızı güllere bayılırdı. Zaten onlarla adaştı da;
Rose... Kocasının sevgili Rose'u... Her yıl
Sevgililer Günü'nü kapının önünde bulduğu enfes fiyonklarla
süslü kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı. Hiç aksamadan.
Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış, gülleri kucağına
bırakılmıştı..Tıpkı geçmişte olduğu gibi, küçük bir kartla birlikte..
Her yıl güllere iliştirdiği karta aynı cümleleri yazardı:
"Seni, geçen sene bugünkünden, daha çok seviyorum..."
Birden, bunların son gülleri olduğunu düşündü.. Önceden
ısmarlanmış olmalıydı.. Öleceğini nasıl bilebilirdi?..
Zaten her seyi önceden planlamayı ve yapmayı severdi,
yumurta kapıya gelmeden...
Gülleri özenle içeri taşıdı..saplarını kesti, vazoya yerleştirdi..
Vazoyu da konsolun üzerine, eşinin kendisine gülümseyen
fotoğrafının yanına koydu. Orada kocasının koltuğunda
oturup saatlerce güller ve fotoğrafı seyretti sessizce.. Bitmek
bilmeyen bir yıl geçti.. Yapayalnız ve hüzün dolu bir yıl..
Sonra bir sabah kapı çalındı.. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi..
Kırmızı gülleri, üzerinde küçük kartıyla birlikte eşikteydi..
Sevgililer Günü'nü kutluyordu. Gülleri içeri aldı. Şaşkınlık
içinde doğru telefona gitti. Çiçekçi dükkanını aradı...
Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı ?
"Biliyorum" dedi, çiçekçi.. " Eşinizi geçen yıl kaybettiniz..
Telefon edeceğinizi de biliyordum.. Bugün size yolladığım gülleri
çok önceden ısmarlamış, parasını da ödemisti.. Hep öyle
yapardı zaten, hiç şansa bırakmazdı. Dosyamda talimat var.
Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım. Bir de özel kart vardı,
kendi el yazısıyla. Bilmeniz gerek diye düşünüyorum..
Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart..." Rose hıçkırıklar arasında teşekkür ederek telefonu kapattı.
Parmakları titreyerek zarfı açtı..
" Merhaba gülüm" diye başlıyordu, kart.. " Bir yıldır ayrıyız.
Umarım senin için çok zor olmamıştır. Yalnızlığınıı ve acılarını
hissedebiliyorum. Giden sen, kalan ben olsaydım neler çekerdim
kimbilir? Sevgi paylaşıldığında yaşamın tadına doyum olmuyor.
Seni kelimelerle anlatılmayacak kadar çok sevdim. Harika
bir eştin dostum, sevgilim benim... Sadece bir yıldır ayrıyız. Kendini bırakma. Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum.
Onun için bundan sonraki yıllarda güller hep kapımızda olacak.
Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu ve
kutsandığımızı düşün. Seni hep sevdim.. Her zaman da
seveceğim. Ama yaşamalısın. Devam etmelisin... Lütfen..
Mutluluğu yeniden yakalamaya çalış. Kolay değil,
biliyorum ama bir yolunu bulacağına eminim....
Güller, senin kapıyı açmadığın güne dek gelmeye devam
edecek. O gün çiçekçi beş ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak,
eve dönüp dönmediğini kontrol edecek. Beşinciden sonra
emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip
seninle yeniden ve ebediyyen kavuştuğumuz yere bırakacak.. SENİ SEVİYORUM GÜLÜM..."
Saçlarına can veren yıldızlar nerde gülüm
Hangi ferman dokundu bakışlarına senin
Belki sahrada değil, şimdi göklerde gülüm
Taşıyor bulutları gözlerinde, nazenin
Senin her kirpiğinde bir dervişin ahı var
Muhteris aynaların eskidiği yerdesin
Yüzünde en çaresiz devlerin günahı var
Zamanı sonsuzluğa bağlayan mahşerdesin
Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan
Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp de bakmadığın
Küçük mutluluklar;
Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul
Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen
Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Hamdi'nin hikayeleri
Annenin yemeği
Tamir ettiğin alet
Yeşil t-shirtün, yatarken giydiğin
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin
Elini sımsıkı tutan minik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk
Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar
Hoş gelenler
Hoş buldukların
Yalnız kalabilmek - dilediğinde
Kavuşabilmek - özlediğinde
*
*
*
*
(Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum kendi küçük
mutluluklarını yazman bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle)
"Seni seviyorum" ağır cümledir.
Herkese söylenmez.
Bazen yıllarca aranır,
Bazen yıllarca beklenir o bir çift söz için.
Dili yakar,
Dudağı yakar,
Bedeni kavurur, lime lime eder.
Velhasıl yürekli işidir.
Bir ömür pahasına
Bir defa söylenir...
Doğrularımı götürmeye yetecek kadar yanlış yapmadım hayatta Çok sıkıştığım yerde boş bıraktım hep. Şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim belkide... Kimsenin doğrusunu götürmedim, Kimsenin yanlışı olmadım!...